top of page

İyi olma halini yeniden tanımlamak

Güncelleme tarihi: 15 Nis 2023




Değişik zamanlardan geçiyoruz. İlla ki zor demek istemiyorum. Ama kesinlikle, alışkın olduğumuzdan değişik deneyimler ve koşullar ile örülü bir dönem.


Kendime, yakınlarıma ve beraber çalıştığım kişilere baktığımda, bu dönemde en kritik konulardan bir tanesi, kendimize ve hayata dair beklentilerimizi ve ‘iyi olma halini’ yeniden tanımlamak.


Nedir iyi olmak? Sabah güne iyi uyanmak mı? İyi uyanmak ne demek? Bölünmemiş bir uyku, ya da yorucu rüyalar olmaması mı? Uyandığımızda ilk hissin, mümkünse ‘kaygı’ olmaması mı? Yakalıyor muyuz kendimizi kaygılı olduğumuzda? Yoksa, yapılacak çok şey var hissiyatı, veya çözülmesi gereken problemler mi var daha çok aklımızda? Gündem bizi ne seviyede etkiliyor? Ne şekilde? Öfkeli miyiz belki içten içe, ya da çaresizlik hissi mi var çalışan, belki çaktırmadan ve sinsice?


Güne iyi başlamak, bir günü iyi geçirmek, değerlendirme kriterlerimiz ne? Yapmak istediğimiz her şeyi yapmış olmak mı? Yapacak isteği veya gücü bulabilmek mi? Ya da kendi içimizde, yaptıklarımızı anlamlı bulmak mı? Bu referansları, bugünün koşulları içinde, yeniden tanımlamak işe yarar mı?


Kaygılı olma halini ele alalım. Kaygı, o kadar yaygın ki. Zemin, hem kelime anlamı ile, hem de sembolik olarak o kadar kayganki…! Kaygılı olmamak tuhaf veya sıradışı neredeyse. En iyi koşullarda bile, ne kendimin, ne bir yakınımın başına gelmesini asla istemeyeceğim pek çok yaşantı, belki hiç görmediğim bir yerde, hiç tanımadığım birilerini acıtırken, geleceğe dair öngörülebilirlik bu kadar muğlak iken…


Pek çok terimden, modelden bahsedebiliriz bu döneme dair. İş yaşamı için ve artık hayatın geneline dair ‘VUCA’dan; kontrol dışı değişimin kaçınılmaz duygusal aşamalarından (en sevdiklerimden); donma, savaşma, kaçınma stres tepkilerinden; olan olması gerekenden vs… Her birinin yeri var, ne yaşadığımızı anlamlandırabilmek için. Adını koymak için. Ama adını koymak da çare değil. Sanki en çok ‘umut’ ihtiyacımız olan.


Anonim bir yazıydı galiba, bir kartpostalda görmüştüm: ‘Umut, iyi bir şeyler olmasını beklemek değil, her ne olursa onun iyiye varacağına inanmaktır.’ gibi bir ifade. Belki biraz kötü bir tercüme ile. İçinde bulunduğumuz koşulların ötesine geçebilmek, ötesini görebilmek, pek de kolay değil sanki son dönemlerde. Yine ‘iyi’ ne?.. tanımında kitleniyor sanki hikaye.


Ve işte burada, ‘iyi olma hali’ne dair, farkında olduğumuz, olmadığımız, kriterlerimizi, referanslarımızı yeniden bir gözden geçirmekte fayda var gibi… Dayanıklılık (Resilience) literatüründe önemli bir adımdır. Öncelikle ‘iyi olma hali’ (wellbeing)den ne anladığımızın adını koymak. Ne kadar gerçekçi, ya da bugünün gerçekleri ile uyuşuyor?


Gecenin bir vakti olmayacak bir düşünce veya kaygı ile uyanmak, normal olabilir mi; belki bu dönemde? Zihinlerimiz bu kadar aktifken, her an beklenmedik bir şey olabilir gibi bir gündem varken…


Hatta, illa kaygıya filan bile gerek yok; gecenin bir vakti uyanmayı bir ‘sorun’ gibi yaşamak da çok rastladığım bir hikaye. Kötü bir his yok, hatta uykumu da almış gibiyim, yine de gecenin bir vakti uyanmayı, sanki bir ‘sorun’ gibi algılamayı öğrenmişsem, işte burada bitiyor hikaye.


Daha da somut örnekler ile devam edelim: Nedir iyi olma hali?


Hiç sinirlenmemek mi, öfkelenmemek mi? Kafamıza koyduğumuz her şeyi yapabilmek mi? Çevremizde olup bitenin bizi etkilemesine izin vermemek mi? En sevdiklerimize illet olmamak mı?


Suni çabalar, diyebilirim sadece. İlk içimden gelen. Tam da burada, bu blogu yazarken… Özellikle pek çok teknik terimden, modelden, teoremden, o en sevdiğim Vagus sinirinden filan imtina ile kaçınarak yazıyorum tüm bunları.


İnsan olmak, insan olarak iyi olmak ne demek; yeniden hatırlayalım, tanımlayalım, ve her türlü var olma haline, izin verebilelim diye… Zira biz izin vermediğimiz sürece, o istenmeyen ‘haller’ kendilerini göstermek için direnecekler.


Umudu, iyi olan her ne ise, ona olan inancımızı ve isteğimizi, illaki korumak temennisi ile.


 
 
 

Kommentare


Die Kommentarfunktion wurde abgeschaltet.
bottom of page